Herkese merhaba, koca bir hamilelik sürecini, bana eşlik ettiğinizi bilerek geçirdim. Kah mutluluğumu, kah endişelerimi yazdım… Bu nedenle teşekkürlerimi borç biliyorum size! Ve tabii ki, gebeliğimin mutlu sonu olan, ama aslında en güzel başlangıcı olan Beklenen Kavuşma yazımı paylaşarak bu hikayeye üç noktayı bırakıyorum…
“En güzel sıfatıma kavuştum, ben anne oldum.”
İçindekiler
28 Haziran 2017 – Saat: 03:02
Uyandım. Kasıklarımda ne idüğü belirsiz bir ağrı, çok kuvvetli değil ama uyutmuyor da. Sanırım başlıyoruz? (Başlıyor muyuz?) Hemen telefonumdaki uygulamaya sancıları not ettim ve sakin kalmaya çalışıp, karanlık odada iç sesimi dinlemeye koyuldum. Bay Mantık mışıl mışıl uyuyordu. (Eğer doğum başladı ise enerjiye ihtiyacı olacaktı bunun farkındaydım)
Doktorumuzun “artık bekleyemeyiz” dediği tarih bu gündü ve umudum tükenmişken kızım bana “hayır anne üzülme, son kararı ben vereceğim” demişti. Size daha önce hayatımdaki olumlu gelişmelerin hep son anda gerçekleştiğini ve bu yüzden son ana kadar bekleyeceğimi söylemiş miydim?
Sancılar düzenli geliyordu. Yirmi dakikada bir. Ama 40 hafta boyunca beklediğim bu günün gerçek olduğuna inanamıyordum. (Aslında yarın önce suni sancı ile normal doğumu deneyecektik eğer her şey yolunda gitmez ise sezaryen doğum ile kavuşacaktık kızımla)
Gebeliğimin ilk dönemleri hep onu kaybetme korkusu ile geçmişti ve sonrasında erken doğum riskim vardı, erken doğum olmadı, bu seferde miad aşımı endişesi ve “müdahale etmeliyiz” endişeleri oluştu. Anlayacağınız hep bir telaşe. Ve ben bunların hiç birinin olmadığına, şu sancıları hissediyor olduğuma inanamıyordum, kalbim tuhaf bir heyecan ile karışık korku vardı.
Bekledim, bekledim… Sabah oldu. Müstakbel babamıza doğumun başlamış olabileceğini, ama işe gidebileceğini söyledim. Eğer sancılar sıklaşırsa onu haberdar edecektim.
Saat 10:00 sularında sancılar on dakikada bir gelmeye başlamıştı ve gayet düzenli devam ediyordu. Dayanılamayacak türden değildiler. Bu sıralarda nişan geldi. Bu aşamadan sonra artık doğumun başladığından emin oldum. Ablamı aradım. Ablam, eniştem ve yeğenlerim geldiler… Sancılar düzenli-düzensiz ama daha şiddetli geliyordu ancak yine dayanamayacağım bir şekilde değillerdi.
Akşam oldu… Eşim işten döndü ve evdekileri gönderdik. Aslında bu sıra sancılar sıklaşmıştı ancak amacım mümkün olduğu kadar süreci evde kendi rahat ortamımda geçirmekti. Yorgun ve uykusuzdum. Ama içimdeki o eşsiz kavuşma anının hayali çığ gibi büyüyordu. Belki de bir kaç saat sonra kavuşacaktık, bu özlem bitecekti. Düşüncesi bile inanılmaz coşkuydu.
Saat: 22:00. Sancılar beş dakikada bir ve daha şiddetli. Hala dayanılmayacak gibi değil, en azından sancı arası aralar nefes almamı sağlıyor. Dirayetliydim, ya da henüz olmaya çalışıyordum. Ancak sevgili eşim çoktan panik olmuştu. Ve en azından bir görünelim diye hastane yolunu tuttuk.
Saat: 22:20 Hastaneye Varış
Nöbetçi doktorun muayenesi sonucu, 4 cm açıklığa ulaştığımız söylendi. Kendi doktorum ve doğum fotoğrafçım arandı. Sancılar başlayalı 19,5 saat olmuştu. Doktorumun söylediği üzere doğumum çok yavaş ilerliyordu. Her ne kadar doğal doğumu destekliyor olsam da, doğum sırasında işler değişebiliyordu. Öyle de oldu.
Doğumu hızlandırmak için önce bebeğin içinde bulunduğu amniyotik sıvı patlatıldı ve sonra suni sancı verildi. Ancak bu iki işlem sonrası kasılmaların şiddeti, tansiyonumun düşmesine ve bebekten nabız alınamamasına sebep oldu. Apar topar oksijen takıldı, görüşüm iyice azalmıştı. O sırada epidural isteyip istemediğimi sordular, daha öncesinde asla istemediğim bu işleme “evettt” diye cevap verdim. Çünkü artık ağrı eşiğimin neresinde olduğumu bilemiyordum. Hatta belki abiyane bir söylem olacak ancak, gözlerimin ters döndüğünü ya da yuvalarında olmadığını hissediyordum.
Böylelikle doğal olmayan her şey üzerimde denenmiş oluyordu.
Epidural Anestezi
Halk arasında “Prenses Doğum” denilen Epidural Anestezi; çok ince bir kateter ile belden epidural saha adı verilen bölgeye girilerek, lokal anestezik maddeler verilmesi sonucu doğum sancılarının hissedilmemesi durumudur deniliyor.
Epidural sonrasındaki yarım saat her şey süt liman olmuştu, sancıları hissetmemek ne güzel diye düşünüyordum ki sancılar geri geldi. O da ne? Böyle olmaması gerekiyordu! Yine bir şeyler ters gidiyordu. İlaç etkisini kaybetmişti. Odam kalabalıktı ve o sırada “bir daha doğurursam kesinlikle herkese doğumdan sonra haber vereceğim” diye düşünüyordum.
Doğum sancısının uyaransız bir ortamda daha rahat çekilebileceğini anladım.
8 Santim Açıklık
Daha 2-3 saat bekleriz dediler. Ancak 5 dakika sonra hissettiğim baskı sonrası tam açıklığa ulaşıldığını öğrendik ve apar topar doğumhaneye yöneldik. Bu odaya kızımla geri gelecektim. Korku, ve heyecan birbiri ile birleşince ne kuvvetli bir etki yaratıyor bunu da o an deneyimleyiverdim. Annem’in gözleri “keşke senin yerine bu ağrıları ben çekseydim evladım” diyordu… Bu karşılıksız sevgiyi çok kısa süre sonra belki bende öğrenecektim… Kim bilir.
Doğumhane
Bir iki ıkınma denemesi sonrasında güçsüzlüğüm karşısında dehşete düştüm. Nasıl yapacaktım? Ne şekilde nefes almam gerekiyordu? Bebeğime nasıl yardım etmeliydim. Hiç bir şey hatırlamıyordum.
Çok yorgundum. Neredeyse 24 saattir sancı çekiyordum. Hemşiremin sıktığım eline gözüm kaydı bir ara, tırnaklarım etine batıyordu. Yok olmayacaktı, olmuyordu.
O sırada doktorum ile aramdaki resmiyet ilk kez işime yaradı… Bana:
“Kader! Sen çok güçlü bir annesin. Bu sürece kadar inanılmaz bir güçle geldin. Lütfen kızına yardım et ve ona kavuş. Son bir gayret. Hadi güzelim”…
Saat 02:59. Üçüncü ıkınmada kulağıma gelen o ses ile büyülendiğimi, duyduğum şeye aşık olduğumu anladım. Ancak içimdeki o rahatlama hissine bebeğimin ağlayışı gölge düşürdü. Yine bir panik hali aldı beni. Doktorum yine aynı ciddiyetle “annesine verin hemen, susacaktır” deyiverdi ve bana verdiler onu. Hayatımın ilk mucizesi kollarımdaydı. Ağlıyordu, yüzüme dokundu ve sustu. İşte hayat benim için asıl o an başladı. Gerçek aşkla. Tüm yorgunluğum, acılarım hepsi gitti, inanın gitti. Ben size bunları yazarken meleğim uyuyor, bir an olsun ayrılmak istemiyorum yanından. Terapi gibi, eşsiz…
Not: 40 hafta boyunca hayal ettiğim o minik gamzeyi de gördüğüme göre, bu hikaye en mutlu sona ve en mutlu başlangıca eşlik etti diyebiliriz.
Mucizenize sağlıkla kavuşmanız dileğiyle…
Kader’in Gebelik Günlüğü serisini okuyabilmek için BURAYA tıklayabilirsiniz.