Daha önceki yazımda yer verdiğim uykuya geçişi sürecini ve uykuda kalmayı etkileyen bir durumdan, duyu bütünleme deneyimimizden biraz bahsedeceğim. Duyu bütünleme ile tanışmamız, uyku eğitimine dayanıyor.
İçindekiler
Duyu Bütünleme ile Ne Zaman Tanıştık?
Sallayarak uyuturken kollarım artık “ben bittim çığlıkları atarken”, çeşitli arayışlar içine girdim ve yolum NYX Uyku Danışmanlık, Psikolog Melis Keşan ile kesişti. İlk görüşmemize gittiğimde, benimle görüştükten sonra kısa bir süre oğlumu gözlemledi. Onunla ilgilenirken, asistanının kaleminden çok ama çok ufak bir çıt sesi geldi. Oğlum hemen döndü baktı. Bu durum dikkatini çekti. Tesadüf mü değil mi derken, tekrar aynı durum yaşanınca, sese karşı hassasiyeti olabilir dedi. Duyusal hassasiyetleri varsa, konuyla ilgili destek alınmazsa uykuyla ilgili ne yapsak ilerleme kaydedemeyiz dedi. Böylece oğlumun 8. ayında duyu bütünleme ile ilgili araştırmalarım başlamış oldu.
Duyu Bütünleme Nedir?
Dr. Jean Ayres duyu bütünlemesini “duyuların aracılığıyla edinilen bilgilerin işlenip kullanıma hazır hale getirilmesi amacıyla organize edilmesi/düzenlenmesi”2 olarak tanımlar. Duyu bütünlemesi, duyuların algılamaya dönüştürülmesini içeren bir süreçtir. Merkezi sinir sistemi (beyin), vücudun çeşitli duyusal sistemlerinden gönderilen duyusal bilgileri işler, organize eder, önem sırasına koyar ve bilgiyi anlar. Herhangi bir duruma karşı bir davranış geliştirebilmek için düşünceler, duygular, motor tepkiler (davranışlar) ya da bütün bunların hepsi aynı anda gerekebilir.
Vücudumuzda duyusal uyarıları alan alıcı sinirler vardır. Ellerimiz ve ayaklarımız bu alıcıların çoğunu içerir. Çoğu zaman duyusal bilgileri işleme otomatik olarak yapılır. Duyusal sistemleri altı bölüme ayırabiliriz. Bu alanların her birini de hassasiyet seviyesini göstermesi amacıyla Hipo (az duyarlı) ve hiper (çok duyarlı) olmak üzere ikiye ayırabiliriz (1).
Duyusal Sistemlerimiz
Burada yeni bir bilgi öğrenmiş oldum, duyusal sistemimizin 5 değil 7 duyudan oluştuğudur.
Normal Duyusal Sistemimiz 7 bölümden oluşmaktadır;
Vestibuler Duyu (Denge)
İç kulakta yer alır. Yer çekimiyle bağlantılı olarak, vücudumuzun alan içerisinde nerede olduğunu, hızını, yönünü ve hareketini algılamamızı sağlar, bize bununla ilgili bilgi verir. Bu sistem vücudumuzu dengede tutmak ve vücudumuzun postürünü korumak için temeldir.
Proprioseptif Duyu (Vücut Farkındalığı)
Kaslarda ve eklemlerde yer alır ve vücudumuzun nerede olduğunu söyler. Bununla birlikte vücut parçalarının nerede olduğu ve nasıl hareket ettiklerine ilişkin bilgi verir.
Tat Duyusu
Dildeki kimyasal alıcılar tarafından işlenir. Tatlı, ekşi, acı ve tuzlu gibi farklı tatları algılamamızı sağlar.
Koku Duyusu
Burundaki kimyasal alıcıların işlemesiyle yakın çevremizdeki kokular hakkında bilgi verir.
Taktil Duyu (Dokunma)
Deride bulunur, vücudun en büyük organıdır. Dokunma, basınç ve ağrı seviyesiyle ilişkilidir ve bu suretle ısıyı (sıcak ve soğuğu) ayırt etmemize yardımcı olur. Dokunma sosyal gelişimin önemli bir parçasıdır. İçinde olduğumuz çevreyi ölçüp değerlendirmemize yardımcı olur ve buna uygun tepkiler geliştirmemizi sağlar.
Görme Duyusu
Gözün retina kısmında yer alır ve ışık ile aktif hale gelir. Görme duyumuz nesneleri, insanları, renkleri, zıtlıkları ve uzamsal sınırları tanımamıza yardımcı olur.
İşitme Duyusu
Havadaki ses dalgalarının, dış kulak yolu ile toplanarak, iç kulaktaki reseptörleri uyarması sonucu çevremizdeki sesleri algılar ve beyin sapında anlamlandırılır.
Biz Neler Yaptık?
Kısaca Duyu Bütünleme ile ilgili bilgiler verdikten sonra biraz sürecimizden bahsetmek istiyorum. 8. ayından itibaren sürekli okuduklarımın ışığında çocuğumu gözlemledim. Tabii ister istemez benzer yaştaki çocukları da gözlemliyorsunuz. Bu biraz annede paranoya yaratabiliyor. Ben kendimi o süreçte biraz yordum ve üzdüm, siz yapmayın 🙂
Öncelikli ve en önemli tavsiyem, konuyu bilmeyenlere bir şey anlatmaya çalışmayın. Sizi psikolojik olarak aşağı çeken çok olabilir. Kendiniz bilin, araştırın ve gözlemleyin. Çünkü bir çocuğu annesinden daha iyi bilen, tanıyan olmuyormuş. Bu konuda çok abarttığımı söyleyen annem bile, sonrasında benden özür diledi ve bu çocuğun ilacı sensin dedi…
Aslında konuyu öğrenmeye başladıktan sonra yap-boz parçaları birleşmeye başladı. Ben 6. ayında ek gıdaya BLW (Bebek Liderliğinde Beslenme) ile başlamaya karar verdim. Sebzeleri haşladım, önüne koydum ama asla elini sürmedi. Sebze yenir mi öyle dediler ama meyve bile yemedi. Bayağı inatla bir süre denedim. Ama ağzına götürmeyi bırakın, ellemiyor bile. Elledikçe sallanıyor, huylanıyor. Bir süre sonra (toplum baskısı ile) denemeyi bıraktım. Kendim yedirmeye başladım. Ama yerken bile seçiyordu özellikle kaygan dokulu şeyleri yemiyordu.
Durumu Kabul Etmek ve İlerlemek
İlk takip ettiğim kişi Instagram ‘da @therapist.mom ismiyle Duyu Bütünleme Terapisi Uzmanı- Fizyoterapist Ebru ALYBAYRAK SİDAR oldu. Paylaşımlarını okudukça aynısı benim oğlumda da var demekten kendimi alamadım. 14. ayında bir seminerinde kendisini dinledim. Seminer esnasında kendisine oğlumdan kısaca bahsettim, biraz takip etmemi söyledi. Ayına göre bazı davranışlarının normal olduğundan bahsetti.
Uykular gittikçe zorlanıyor, sallama bedenimi yıpratıyor. Bu arada ben de çeşitli hastalıklarla boğuşuyordum. Başka bir yazımda lohusa depresyonunun nelere sebep olduğunu anlatacağım. Fiziksel yıpranma, beni geriyor; gerdikçe bu durum çekilmez bir hal alıyordu.
Bu arada diğer önemli bir konu, oğlumun dikkat süresi kısaydı. Kendisine bir şey öğretmekte zorlanıyordum. Hiç kelimesi yoktu. Malum gelişim düzeyine göre her ay belirli gelişimleri göstermesi gerekiyor. “Erkekler geç konuşur” diye bir bilginin sadece toplumsal bir kabul olduğunu söylemişti bir psikolog. Aylık aldığım gelişim kitaplarına ilgi göstermiyordu. Sesli ve ışıklı şeyleri seviyordu – hala seviyor (41 aylık).
Doğduğundan beri sıcağı hiç sevmez (duyusal bir hassasiyetle ilgisi olabilir de, olmayabilir de- uzman değerlendirmesine bağlı). Sürekli koşma halindeydi, yürüme neredeyse yok gibiydi. Dışarı çıkarken 2 kişi olmamız gerekiyordu. Bütün bunlar bir araya geldikçe görmezden gelemedim. Benim çocuğumda bir şey yok diye devam edebilirdim ya da onun karakteri, huyu bu diyebilirdim. Belki kabul etmek o an günü kurtarabilirdi ama ileride okulda, arkadaşlıkları ile yaşayacağı sorunlar için geç kalmış olabilirdik. Daha uzun destek süreçleri yaşayabilirdik.
İlk Görüşmemiz
19. ayında ilk görüşmemizi yaptık. Her duyudan biraz hassasiyeti ve uyaran eşiğinin düşük olduğu tespit edildi. Bu sebeple de daha fazla uyarana ihtiyaç duymak için farklı yollar aradığını öğrendik. Hemen durumu kabul ettik ve aksiyon aldık. Bu arada eşimin de bu konuda bana güveni tamdı. Ne düşündüysem beni desteklemesi işimizi kolaylaştırdı. BÖyle süreçleri kabul etmeyen ebeveynler duyuyorum ve inanılmaz üzülüyorum. Bir çocuğa yapılacak en büyük haksızlık olabilir diye düşünüyorum. 4 seans duyu bütünleme terapisi ve 1 seans floor time terapisi aldık. 3 sayfa ev ödevi verildi. Özellikle benim evde olmam ve birebir ödevleri yapmamız, uygulamamız; 1 ay gibi kısa bir sürede ciddi anlamda ilerleme kaydetti.
Oğlum da rahatladı bu süreçte. Mesela meyveyi eliyle yemezdi, çatalla yerdi. Bu terapilerden sonra eliyle bir şeyler yemeye başladı. Farklı dokulara temas ettikçe, sağlıklı uyaranı farklı yoldan alarak, bu konuda beyninin ilgili noktasını geliştiriyorlarmış. Her çocuk koşar ama sürekli koşma halinin, hem görsel hem de ayak altından basınç ihtiyacı duymasından dolayı olduğunu öğrendik. 1 aylık süre sonunda dışarıda yanımızda elimizden tutup yürüdüğünü görmek bizi çok duygulandırdı 🙂
Ev ödevlerinden kısaca bahsetmek gerekirse anne-babalarımızın çocukken oynadığı oyunlar diyebiliriz. Hoplamak, zıplamak, çamurla, kumla oynamak, sürünmek, yuvarlanmak… Zamane çocuklarında böyle sorunlarının çıkmasının bence en önemli sebepleri apartmanlarda yaşamak, doğadan uzak olmak,teknolojiye – televizyona fazlasıyla maruz kalmak, yaşıtlarıyla kısıtlı ilişkide olmak olduğunu düşünüyorum.
Dönem dönem destekler alarak oğlumu rahatlatıyoruz. Şu an Duyu Çocuk’tan Onur Bey’in kontrolünde terapi alıyoruz. Bazı çocuklarda ara ara desteklemek gelişimi açısından iyi olabiliyor.
Yazımı sonlandırırken her çocuğun özel olduğunu unutmamak gerektiğini belirtir, ama aklınızda “eğer” dedirten bir şey varsa da araştırmaktan, destek almaktan geri durmamanızı öneririm. Bu konuyu zamana bırakmanın kimseye faydası olmuyor. İşler iyice zorlaşabiliyor.
Sevgilerimle,
Diğer yazılarıma buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynakça;
(1) https://www.otizmvakfi.org.tr/duyu-butunleme-egitimi -ergoterap%C4%B1/58