Henüz on günlüktü mis kokulu bebeğim. Odasına girdiğimde sessizce sayıkladığını duydum. On günlük bir bebek nasıl bir rüya görür de sayıklar ki diye içimden geçirirken; elimi alnına koydum ve aşırı sıcaklığını hissettim. Derecedeki otuz dokuz buçuğu görünce gözlerime inanamadım. Apar topar acilde aldık eşimle soluğu. Muayene sonucu bronşiolit olduğu söylendi ve hemen yenidoğan servisine alındı. Doktor elinde tulumu ve battaniyesiyle gelip bebeğiniz on gün bizimle dediğinde; dünyam başıma yıkıldı. Olduğum yerde kalakaldım. Kuvöz hikayemiz de böylece başlamış oldu. Kış bebeği olmak mıydı talihsizliği ya da ben iyi bakamamış mıydım oğluma diye çok sorguladım kendimi.
Elimde kuzumun battaniyesi gözümde yaş evimize döndük. Ev mis gibi kokuyordu ama çocuğum benden uzakta cam bir kuvöz içinde nasıl olduğunu bilmediğim bir durumda yaşam savaşı veriyordu ama ben güçlü olmak zorundaydım çünkü oğlumun bana ve sütüme ihtiyacı vardı. Her üç saatte bir süt sağdım, hepsinin üstüne tarih ve saatini yazdım, ertesi gün oğluma gidene kadar buzlukta sakladım. On gün boyunca her üç saatte bir. Geceleri de dahil…
Her gün sabah ve akşam camın arkasından sevdim oğlumu gözyaşlarıyla. Onunla konuştum, dualar ettim. Tabi orada yatan bütün bebekler için de. Bizden daha önce gelen anneler “Birkaç güne alışırsınız ağlamazsınız artık” dediler. “Nasıl olur?” dedim. Bebeğim hasta ve ben ona dokunamıyorum bile nasıl olur da ağlayamam. Alışmak mı?..
Dedikleri gibi de oldu. İnsanoğlu her şeye alışıyor. On gün boyunca ağladım ama gidip gelmeye de alıştım. “Bir kere” dedim doktora “sadece bir kere olsun kucağıma alayım, çok özledim”. “Tamam” dedi doktor. “Durumu daha iyi birkaç güne çıkacak. Yılbaşı gecesi emzirebilirsiniz” dediği anda o günden daha güzel bir yılbaşı geçirmeyeceğimi biliyordum.
Kuvöz Sonrası Mutlu 2015
2015 yılına girerken ve ben oğlumu emzirirken üçümüzün elleri birbirine kenetlendi. Yaşadığımız an için şükrettik. Bizim başımıza gelen basit bir hastalıktı ve geçecekti üstelik oğlum sapasağlam çıkacaktı kuvözden. Diğer çaresiz yatan yaşam savaşı veren mini minnacık bebekleri görünce daha da çok şükrettik. Hayatta her şey deneyim. İnsan her yaşadığından çok şey öğreniyor. Biz de bu deneyimden çok güçlü çıktık.
On gün sonra oğlumuzla sağlıklı bir şekilde eve döndük. Yaşadığımız on gün geçmedi ama o on günün üstünden tam bin sekiz yüz beş gün geçti. O günler artık anılarımızda kaldı.
Kısacası hayat sorgulamak için çok kısa. Başımıza gelen her kötü olay bizi güçlendirmek için. Bir çocuk büyür anne baba da onunla birlikte büyür. Bu sebeple hayatın tadını çıkarıp anı yaşamak en güzeli.
Unutmayın; herkesin anneliği kendine güzel ve her anne birbirinden özel…
Sevgiler
Diğer yazılarıma ulaşabilmek için buraya,
Instagram hesabıma ulaşabilmek için buraya,
www.tatlibirtelas.com Instagram hesabına ulaşabilmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Bende bebegi küvözde kalmis bir anne olarak göz yasimi akitmadan okuyamadım. Allahim her mucizeyi kendi melegine bagislasin.
Bütün çocuklar sağlıkla büyüsün anneler de mutluluktan ağlasın yalnızca. Sevgiler 🙂